Aktif Bileşikler ve Özellikleri Aloe vera 77 potansiyel olarak aktif bileşik içerip, bunlar arasında vitamin, enzim, mineral, şeker, lignin, saponin, salisilik asit ve aminoasitler bulunmaktadır
Aloe vera etki mekanizmaları
*İyileştirme özelliği: Glukomannan, mannozdan zengin polisakkarit olarak ve gibberelin büyüme hormonu olarak fibroblastlarda büyüme faktörü reseptörlerine bağlanıp aktivite ve proliferasyonu arttırmaktadır. Hem topikal hem de oral aloe vera kollajen sentezini belirgin bir şekilde arttırmaktadır. Aloe jel kollajen miktarı dışında, kollojen kompozisyonunu da değiştirip daha fazla tip 3 kollajen yapımına ve kollajen çapraz bağlanma derecesinde artışa yol açar. Bundan dolayı yara kontraksiyonunu hızlandırıp, sikatris dokusunda güçlendirme sağlar. Oral veya topikal uygulamada yara iyileşmesinde granülasyon dokusunda hiyaluronik asit ve dermatan sülfat sentezinde artışa neden olmaktadır.
*Anti-inflamatuvar (şişlik önleyici) etkisi: Aloe vera siklooksijenaz yolağını inhibe edip, araşidonik asitten prostaglandin-E2 sentezini azaltır. Jel ekstresinden C-glukozilkromon olarak adlandırılan yeni bir anti-inflamatuvar bileşik sentezlenmiştir.
*İmmun sistem (savunma sistemi) üzerine etkileri: Alprojen mast hücresine kalsiyum girişini inhibe edip, antijen-antikor ilişkili histamin ve lökotrien salınımını önler. Fare sarkom hücrelerinde asemannan, makrofajlardan IL-1 ve TNF-? salınımını uyarıp, kanser hücrelerinde nekroz ve regresyona yol açabilmektedir. Bazı küçük moleküller ise aktif nötrofillerden reaktif serbest oksijen radikalleri salınımını inhibe edebilir
*Antiviral (mikroplara karşı) ve antitümor aktivite: Bu aktiviteler direkt veya indirekt oluşur. İndirekt etkisi immun sistemi uyarması, direkt etkisi ise antrakinonlara bağlı oluş- maktadır. Antrakinon aloin ise zarflı herpes simpleks, varisella zoster ve influenza gibi virusleri inaktive edebilmektedir. Polisakkarit fraksiyonu ise rat hepatositlerinde benzopirene bağlanarak inhibe eder ve potansiyel kanser başlatıcı benzopiren-DNA bağlarının oluşumunu baskılar. Glutatyon-S-transferaz indüksiyonu ile forbol miyristik asetatın tümör oluşturucu etkisini inhibe edip, aloe jellerin kanser kemo-profilaksisinde potansiyel kullanım alanı bulabileceği düşünülmüştür
*Nemlendirici ve anti-aging etkisi: Mukopolisakkaritler deriye nem sağlamaya yardım eder. Aloe fibroblastları uyarıp, kollajen ve elastin üretimini arttırarak, derinin daha elastik ve daha az kırışık olmasını sağlar. Kohezif etkisiyle yüzeyel pullanan epidermal hücrelerde yapışmaya neden olarak deride yumuşama sağlar. Aminoasitler katılaşmış deri hücrelerinde yumuşama sağlarken, çinko büzücü etkisiyle porlarda sıkılaşma yapar. Nemlendirici etkisi kuru deriyle ilişkili mesleksel maruziyette çalışılmış olup, aloe vera jel içeren eldivenler deri bütünlü- ğünde düzelme, ince kırışıklarda ve eritemde azalma sağlamaktadır. Anti-akne etkisi de bulunmaktadır.
*Antiseptik (mikrop öldürücü) etkisi: Aloe vera lupeol, salisilik asit, üre nitrojen, sinnamoik asit, fenol ve sülfür olarak 6 antiseptik ajan içerir. Bunlar mantar, bakteri ve virusler üzerinde inhibitör etkide bulunmaktadır.
*Ultraviyole ve gama-ışınına deri maruziyeti üzerine etkileri: Aloe vera jelin radyasyon hasarına karşı deriyi koruyucu etkisi olduğu gösterilmiştir. Tam etkisi bilinmemesine karşın, aloe vera jel uygulamasında, antioksidan protein olan metallotiyonein, deride oluşarak hidroksi radikalleri temizler, süperoksit dismutaz ve glutatyon peroksidazın deride baskılanmasını önler. Deride keratinosit derive IL-10 gibi immunsupresif sitokinlerin salınımını azaltır ve ultraviyoleye bağlı gecikmiş tip hipersensitivite baskılanmasını önler.
Sonuç;
Aloe veranın deri bariyerini düzenleme özelliği ile kuru deri tedavisi için dermokozmetik olarak yaygın kullanım alanı bulmuştur. Aloe veranın hidroksiantrakinon emodin içeriği Merkel hücreli kanser gibi nöroektodermal tümörleri inhibe ederken, asetile manan ve lektinler immunmodülatör etki göstermektedir. Aloe vera Stafilokokus aureus, Helikobakter piylori ve dermatofitler üzerine antibakteriyel ve antifungal etkileri bulunmaktadır. Herpes simpleks ve Varisella zostere karşı virusidal aktivitesi mevcut olup, klinik olarak genital herpes tedavisinde etkili olduğu gösterilmiştir. Tromboksanın vazokonstrüktör etkisini inhibe ederken, ultraviyole-B’ye karşı fotoimmunsupresyonu da önleyerek sikooksijenazı inhibe ettiğinden dolayı antiinflamatuvar etki gösterebilmektedir. Granülasyon dokusu degradasyonu ve kollajen biyosentezini arttırmaktadır. Melatonin ve askorbik asit içeriği ile antineoplastik etki göstermektedir. Topikal aloe vera uygulaması radyasyon ve staz dermatiti, donuk, yanık, fungal veya bakteriyel infeksiyonlar, herpes infeksiyonu, kaşıntı, ağrı, psoriasis ve kontakt dermatit tedavisinde mevcut olup, son iki uygulama konusunda kör çalışmalar mevcuttur. Topikal aloe veranın fotoyaşlanma üzerine çalışması mevcut olmamasına karşın, deri bakımı formülasyonların çoğunda kullanılabilmektedir. Aloe veranın sağlık açısından riskleri deri döküntüsü ve mutajenitedir. Gebelik ve laktasyonda kullanımı kontrendike olan bu aloe veranın psoriasis ve atopik dermatit gibi hastalıklarda antiinflamatuvar özellikleriyle kullanılabileceği ileri sürülmektedir. Oral kullanımında anti-lipemik ve anti-diyabetik olarak etkili olabileceğini gösteren çalışmalar mevcuttur. Etki mekanizmasının daha iyi anlaşılması açısından farklı klinik dermatolojik endikasyonlarda kullanmak içim yeni kontrollü çalış- malara ihtiyacı olduğu aşikârdır.
Dermatoz dergisinden alınmıştır. İlgili dergi sayısı; http://www.dermatoz.org/2014/4/dermatoz14054d1.pdf